7 Ağustos 2014 Perşembe

igdaş

Gök gürledi, akabinde bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başladı. Lodos vardı sabahtan beri zaten. Bekliyordum yağmuru. Ne güzel olur lodos havası. Yumuşacık. Rüzgar öyle tatlı eser ki üşümekle üşümemek arası, ürperirsin… Migrenim olmasa daha da severdim. Böyle havalar herkese kasvetli gelir, beni heyecanlandırıyor nedense. 
Kırmızı elbisesiyle geldi, bilir… severim kırmızıyı.  Bir kadına en çok yakışan renktir bence. Elbise incecik belini öyle kavramış ki kıskandım… Saçlarını açık bırakmış omuzlarına dökülmüş, ne kadar çok özlemişim görmeyince fark etmemişim. İlk kim konuşacak acaba ben mi?
Hoş geldin. Çok güzel görünüyorsun. Nasılsın?
Yok bu olmadı…
Hoş geldin nasılsın?
İyi olmaya çalışıyorum dedi, işlerimi yoluna koymaya çalışıyorum. Yeni bir ev tuttum. Birkaç eksiğim var onları toparlamaya çalışıyorum dedi.
Yardıma ihtiyacın olursa çekinme lütfen dedim ama olsa da aramayacağını biliyordum.
Teşekkür ederim dedi.
Sen nasılsın dedi, keyfin nasıl?
Ben iyiyim aynı iş okul, Sezar idare ediyoruz. Sezar kedim. Yumuk yumuk bişey isminin Sezar olmasının hiçbir özelliği yok, öyle geldi aklıma koydum . Sokakta bulmuştum zaten miniminnacıktı. Sapsarı birşey uzun suratlı, şimdi tosbaa gibi oldu namussuz.
Sezar nasıl dedi.
Seni özledi dedim. Bende özledim.
Girme bu konulara lütfen. Dedi. Haklıydı. Şuan hiç sırası değildi. Sahi ne için buluşmuştuk ki biz. Her şey bitmemiştiydi. Hayatlarımız ayrılmamıştıydı.
Etrafımızdaki masalardan ona bakanlar oluyordu, bu birlikteyken çok sık olurdu alışmıştım çok güzel ve ilgi çekiciydi dolayısıyla herkesin ilgisini çekiyordu.  Girdiği her ortamda kendini sevdirmeyi başarırdı, akıllıydı pratikti.
Ne düşünüyorsun daldın yine dedi.
Ha yok bişey düşünmüyordum dedim.
Gülümsemesi hiç değişmez mi bir insanın ilk tanıştığımızda ki gibi, 5 yıl önce eğitmen olduğum bir kursta tanışmıştık onunla, tabi ilk gördüğüm anda dikkatimi çekmişti ama yaklaşamamıştım bir türlü. Sonra araya arkadaş ortamı falan sokarak tanış olduk.  Kendinden emin ve netti hep. Hayır dedi bana. Araya herhangi bir belki bırakmadan. Ama yılmadım inatçıydım. Etkilemeyi başardım sonunda.  Başlarda o kadar mutluyduk ki, aradığımı buldum diyordum, oturup saatlerce konuşabiliyorduk, müzik dinleyebiliyorduk, film izleyebiliyorduk, arkadaş ortamımdan çok hoşlanmıştı, bizimlerde onu çok sevmişti. Herşey okadar iyiydi ki. Her şey sorunsuzsa yanlış giden bişeyler mi var acaba ? klasik murphy yasaları…
Bana taşındı evleri birleştirdik, eşyaları çiftleştirdik,özellikle  kitaplıkta ve dvd listemizde epey çiftleşme oldu. Meğer farklı zamanlarda ne çok aynı kitapları okumuşuz.  Aynı filmleri izlemişiz…
Üzerine ne çok konuştuk ben bunu şöyle yorumluyorum hayır ama şuna da farklı bir bakış açısıyla bakmakta fayda var… falan geyik muhabbetler hani saatlerce konuşursun entelektüelliğin tavan yapar ama ortaya bişey çıkmaz ya yada bir sonuca ulaşmaz ya konu, öyle konuşursun, bizde öyle saatlerce konuşurduk. …
İki kişilik yaşamaya başlayınca gardropu da büyütmemiz gerekti tabi, eşyalarını birlikte yerleştirmiştik, ne çok kırmızı kıyafeti vardı biliyordu çok yakıştığını… 
Hasan burada mısın? dedi, irkildim.
Yeni taşındığım evde doğalgazı üzerime almam gerekiyor o yüzden senin evdekini kapattırmam lazım bu yüzden çağırdım seni dedi.
Öyle  manevi bir yerdeydim ki birden afalladım.
Ne doğalgazı … ha tamam olur. Ne yapmamız lazım.
Çok özlemiştim gerçekten ama birlikte olursak ta eskisi gibi mutlu olamayacaktık.
İgdaşa gidip halledicem ben dedi. Sende gel kendi adına açıtırırsın.
Tamam dedim.
Şemsiyemi açtım,  altına girdi.
İgdaşa gittik.
22.1.14

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder